Manhattan adasını ve Brooklyn’i birbirine bağlayacak, Brooklyn Köprüsünün inşaat çalışmaları başladığında takvimler 1867 yılını gösteriyordu. Mimar John Roebling, 06 Temmuz 1869 tarihinde limanda beklerken, elim bir kaza sonucu ayağını liman ile ferry arasına sıkıştırıp, 16 gün sonra, henüz 63 yaşındayken hayata gözlerini yumduğunda, şehir sadece bu çok önemli projenin mimarını yitirmekle kalmayıp, çok önemli bir şahsiyetini de kaybetmişti.Roebling ölmeden 1 yıl önce, köprü çalışmaları sırasında kendisine büyük destek vereceğine inandığı, 32 yaşında ki mühendis oğlu Washington A. Roebling ’i asistan tayin etmişti. Büyük mimarin ölümünün üzerinden 1 ay geçtiğinde, komitenin kararı ile projenin başına getirilen Washington, hem böylesine büyük bir projenin başına getirildiği için, hem de babasının rüyasının gerçekleştirmesine imkan tanıdığı için komiteye büyük bir heyecanla köprünün bitirileceği güne kadar canla başla çalışacağını söyledi. Gerçekten de sözünde durdu, ta ki ailenin başında ki uğursuzluk kendisini bulana kadar. İnşaat sırasında üzerine duşen ağır bir parça Washington’u felç etmekle bırakmayıp, hayatının son gününe kadar da acı içinde yaşamasına sebep olmuştur. Washington’un geçirdiği bu kaza sonucu, hayatta ki en büyük desteği olan eşi Emily Warren Roebling, sadece mühendislik, matematik ve mimarlık alanlarında tecrübe edinmekle kalmayıp, hergün Brooklyn Heights’de bulunan evinden köprüye gidip, dürbün ile köprünün çalışmalarını yıllarca takip eden ve notlar alıp, neyi nasıl yapacağını sonradan kendisine anlatan kocası Washington’ı canı gönülden dinleyip, köprüde adeta bir general gibi çalışıp direktifler vermeye başladı. 16 yıl süren inşaat çalışmalarından sonra, 24 Mayıs 1883 tarihinde köprü halka açıldığında, şehirde resmi tatil ilan edildi ve şehrin dört bir yanından pekçok insan bu tarihi olayı izlemeye geldi. Ne yazık ki bu olayı uzaktan izleyen belki de tek insan Washington Roebling idi. Hem sevinci hem de hüznü aynı anda yaşayan Washington, babasının hayalini gerçekleştirdiği için ne kadar sevinse de, bu sevinci babası ile birlikte paylaşıyor olamaması onu derinden yaraladı. İşte Brooklyn Heights’da ki evinde cam kenarında oturmuş bir halde, bu karmaşık duygular arasında gel-gitlerini yaşarken, köprü uğruna sadece babasını kaybetmekle kalmayıp, bu uğurda sağlığını da kaybeden bu özel insana, şehrin vefa borcunu ödemek üzere Amerika Birleşik Devletleri Başkani ile New York ve Brooklyn Belediye Başkanları sürpriz yapıp, Washington’u evinde ziyarete geldiler.Fakat bu mutluluk ve heyecan dalgası çok uzun sürmedi. Köprü halka açıldıktan kısa bir süre sonra köprü hakkında söylentiler başladı. Köprü inşaatında yeni teknik kullanılması ve insanların yeniye karşı güvensizliği dedikoduları arttırdı. Her geçen gün köprü hakkında yeni bir hikaye anlatılır oldu, hatta ünlü olmak isteyenler kendilerini köprüden atmaya bile başladı. Birgün köprüde yürüyen yüzlerce insandan biri olan bir kadının ayağı kayıp, kendini biranda suların içinde bulunca, köprüde bulunanlar feryat figan içinde kendilerini sağa sola atmaya ve bir panik havası yaratmaya başladı. Neredeyse şehirde herkes sadece bundan bahseder oldu. Ve işte bu olay köprüyü, sağlamlığı tartışılır ve güvensiz bir yer haline getirdi. Dönemin ünlü sirkçisi P. T. Barnum da, bu olayları gözlemliyor ve daha önce yaptığı gibi kendisine zafer ve ün getireceğine inandığı her olayı derinlemesine araştırdığı gibi bu olayı da araştırıyordu. Bir süre sonra aklına dahiyane bir fikir geldi ve sağlamlığından şüphe duyulan bu köprünün, korkulanın aksine ne kadar sağlam olduğunu gösterecek birşey yapmaya karar verdi. Barnum, 1,5 yıl önce, İngiliz Kraliyet Hayvanat bahçesinde bulunan, eşine az rastlanır, 10 ton ağırlığında ki yaşlı, Jumbo adında ki beyaz fili 10,000.00 Amerikan Dolarına satın almıştı. Kraliyet Hayvanat Bahçesi, o yıllarda kendilerine çok pahalıya mal olan bu filden kurtulduğuna sevine dursun, İngiliz halkı Jumbo’yu milli bir olay haline getirmiş ve anlaşmanın iptal edilmesi için Lordlar Kamara’sından tutun, Galler Prensine kadar başvurmadık yer bırakmamışlardı ama artık çok geçti, çünkü Jumbo’nun Amerika bileti kesilmişti. Sirkin kadrosuna katılan Jumbo, 13 Mart 1882 yılında, Madison Square Garden’da ilk kez halkın karşısına çıktığında binlerce kişi ziyaretine gelmişti. Barnum çevresindekilere, bu dedikodulara son verecek tek şeyin, köprünün sağlamlığını ölçecek ve insanların içindeki korkuya son verecek dahiyane bir plan olduğunu söylüyor fakat bunu kimseye açıklamıyordu. 1884 yılında birgün özel izinle köprü tamamen trafiğine kapatıldığında başta Barnum olmak üzere, arkasında şirin filimiz Jumbo, 7 tek horgüçlü, 10 çift horgüçlu deve, köprü üzerinde geçit töreni yapmaya başlamış. Köprünün diğer ucunda bu garip geçit törenini izlemeye gelen insanlara yaklaşan Jumbo, sanki sadece kendisini izlemeye gelmişlermis gibi, her kopan alkış tufanında kulaklarını sağa sola sallayarak garip sesler çıkartıp ve türlü şirinler yaparak New Yorkluların kalbini feth etmiş. Fakat asıl kahkaha tufanı biletçiye para ödeme sırası geldiğinde duyulmuş, çünkü biletçi, bir bilet fiyatlarına, bir de file bakıp ne kadarlık bilet kesmesi gerektiğine karar veremeyince köprünün ucunda bekleşen insanlar daha fazla kendilerini tutamamışlar ve yer gök onların sen kahkahalarıyla çınlanmış. Sonra gökten 3 elma düşmüş, biri size, biri bize biri de anlatana demişler...